Zülfikar
Doğan
zulfikar.dogan@aksam.com.tr
(10.03.2003, Akşam,kısaltma)
Yeni,
Başbakan-Kabine-Tezkere. Ne yapmalı-nasıl
yapmalı? (1)
Bu sabahtan itibaren ülke siyaseti üç buçuk ay
gecikmeli olarak olması gereken tabii mecraya
oturuyor.
...
Asıl, bugün ve yarın
değinmek istediğim konu, benim Türkiye açısından
saygın bulduğum, TBMM'nin tezkereye 'hayırır'
kararı sonrası ortaya çıkan ekonomik,
siyasi duruma ve muhtemel gelişmelere ilişkin
olarak kimi okurların 'Peki alternatif nedir? ABD
ile mi savaşacağız, IMF ve ABD'den (hayır)
sonrasında para gelmezse ne yapacağız?
TBMM'nin kararı ile dünyada yapayalnız kaldık!'
sorularına ve mesajlarına yanıt
verebilmek.
Bir kez 'ölüm' dışında her şeyin
çaresi vardır ve hayatta, hele hele ülkelerin
toplumların hayatında hiçbir zaman 'tek çare,
tek seçenek' diye bir şey yoktur. Nasıl ki,
Irak konusunda savaş dışında seçenekler
varsa, ekonomide de IMF programı, ABD parası dışında
seçenekler var. Siyaset, diplomasi, askeri seçenekler
de var. Önemli olan, kendine güvenip onurlu bir şekilde
önce kendi ulusu ve insanlarının çıkarlarını
gözeterek tercih yapmaktır.
Ülkenin yüzde 100'ünün savaş karşıtı
olduğu bizzat halk ve yöneticiler tarafından
söylenirken, tezkereye 'hayır' diyen TBMM'ye içeride,
dışarıda övgüler yağarken, savaş
ihtimali nedeniyle derinleşen ekonomik sıkıntıda
herkes 'önce ben' diyorsa, yönetilmeniz, yönlendirilmeniz,
susta durdurulmanız mukadderdir. Ülke bir savaş
tehdidi ile karşı karşıya iken,
tezkereye 'hayır' denildi diye memur, 'ABD'den para
gelmezse, nemam nasıl ödenecek?', işçi 'niye
ikramiyem kesiliyor?', işadamı, otomobil ve ev
sahibi 'Devlet niye vergi alıyor?' parası olan
'Savaş çıkarsa dolar patlar, koş dolara
kar et, bankadan paramı çekip saklayayım ne
olur ne olmaz' derse, parayı yurtdışına
transfer ederse, dışarıda parası
olan parasını memlekete getirmezse, oturup hep
beraber avuç açalım. 'ABD'den para gelmedi,
ekonomimiz battı, keşke hepsine evet deseydik'
diye sızlanalım. 'Ya benim, çocuğumun
istikbali ne olacak?' diye ağlayalım öyle mi?
Devlet-Cumhuriyet-Türkiye bizleriz. Önce şahsi
menfaat ve kurtuluş peşinde koşarsak, Türkiye'ye
bir şey olduğu zaman, saklanan dolarlar, kaçırılan
vergiler, yastık altına yığılan
paralar ne işe yarayacak? Biz niye böyle olduk?
Zülfikar
Doğan
zulfikar.dogan@aksam.com.tr
(11.03.2003, Akşam)
Savaş
ki, kasa dolsun A.Ş... Ne
yapmalı Nasıl yapmalı
(2)
Tıpkı Kurtuluş
Savaşı, Milli Mücadele
yıllarında 'Mücadeleye
gerek yok, ABD mandasını,
İngiliz himayesini kabul
edelim, hem adamlarda demokrasi
var, biz demokrasiyi
beceremeyiz, bizi onlar yönetsin'
diyen kimi aydınlar gibi
bugün de 'ABD'ye niye hayır
diyoruz, nasıl olsa biz
evet de, hayır da desek
adamlar kendi istediklerini
yapacak, bari yanlarında
olalım savaştan nema,
ganimet kapalım' diyen ABD
- İngiliz muhipleri ve özellikle
de 'Savaş döneminin - Mütareke
yıllarının İstanbul
- Babıali Medyası'
benzeri kimi medyanın yaydığı
yönlendirici propaganda günümüz
Türkiye'sinin gerçeği.
Bazı okurlar 'ABD kendi
milletini korumak için ta
Irak'a asker gönderiyor, Saddam
gibi bir diktatörü uzaklaştırmaya,
dünyayı bu tehditten
kurtarmaya çalışıyor.
Biz de kendi milletimizi, bağımsızlığımızı,
birlik ve bütünlüğümüzü
korumak, ailemizin - çocuklarımızın
geleceğini güvence altına
almak için, ABD'nin yanında
olmak zorundayız. Yoksa
ekonomik krize gireriz, olmadık
savaşların içine düşeriz'
korkusu ve endişesi taşıyor.
Kısa, öz ve akılda
kalacak şekilde özetleyeyim.
Bu ne milliyetçilik, ne şövenizm,
ne Amerikan düşmanlığı,
ne komploculuk, ne
senaryoculuktur. Tarihin hafızası
unutmaz.
1- 1 Mart Cumartesi günü tıpkı
Cumhuriyet'in kurucusu Büyük
Millet Meclisi gibi davranan ve
temsil ettiği Türkiye
Cumhuriyeti halkının
beklenti ve özlemlerini yansıtan
bir oylama sonucu aldığı
kararla, ben bu Meclis'le gurur
ve onur duyuyorum. Bir hafta önce
aldığı bu kararın,
şimdi neden değiştirilmesi,
ikinci bir tezkerenin neden
gelmesi gerektiğini bir
haftada neyin değiştiğini
soruyorum.
2- ABD'nin kendi ülkesini,
milletini, dünyayı,
demokrasiyi, insan haklarını
kurtarmak için bu savaşa
giriştiğine inananlara
ve onların bu saflığına
da inanamıyorum. Sadece Akşam'ın
pazar günkü birinci sayfa
haberlerine baksalar, savaş
sonrası ABD bombardımanı
sonrası Irak petrol kuyularında
olası yangınları
söndürme amaçlı milyar
dolarlık ihaleyi Başkan
Yardımcısı Dick
Cheney'in seçim öncesi başkanı
olduğu Halliburton şirketinin
aldığını,
aynı şekilde Savunma
Bakanı Rumsfeld'in de grup
şirketleri Kellog ile Brown
and Root'un eski ortağı
olduğunu okurlardı.
3- Brown and Root'un aynı
zamanda dünyanın sayılı
petrol - doğalgaz boru hattı
proje, inşaat ve mühendislik
şirketi olduğunu, bu
şirketin Kerkük - Yumurtalık
(Irak - Türkiye) petrol boru
hattı da dahil pek çok işe
imza attığını,
ayrıca savaş sonrası
Irak'ın 'yeniden imar ve inşası'
için öngörülen on
milyarlarca dolarlık
harcamalardan 'aslan payının'
şimdiden bu şirkette
olduğunu görürlerdi.
4- Dolayısıyla Irak
savaşının Buş
ve yardımcıları,
bakanları ile onları
gerek geçen seçimde, gerekse
2004'te yapılacak seçimlerde
destekleyen ve destekleyecek
şirketlerin tezgahı
olduğunu, 'Savaş ki
kar edesin A.Ş' nin kurulduğunu
bilirlerdi. 200 - 400 milyar
dolar arasında öngörülen
tahmini savaş harcamalarından
Türkiye'ye ayrılan 'sus -
otur payı' 6 milyar dolar.
Bunun için de, IMF - ABD
Hazinesi'nden oluşan
'mengeneyle' 'kanırta kanırta'
pazarlık yapılıyor.
Zaten 2 milyar doları, daha
cebe bile girmeden, yine ABD
silah şirketlerinden alınacak
silahlara ayrılmış
durumda. Yani ABD'nin 'kirli ve
karlı' savaşına
destek için verilecek parayla,
hem kan dökeceğiz, can
vereceğiz, Amerikan silah
şirketlerini ihya edeceğiz,
hem de borçlanacağız.
Piyasalar denilen kimliği
meçhul varlığın
'ABD parası geliyor' diye
havaya hoplayıp, TBMM
tezkereyi reddedince de doları,
faizi, borsayı balyozlayıp
'cenaze evi' havası yarattığı
para işte bu para. ABD ve
İngiliz muhibi kimi medyanın,
'Tezkereye hayır mı?
Alın size hayır! Madem
öyle, Amerika'dan para yok, barışın
faturası, zamları,
vergileri çok' diye millete
savurduğu tehdidin parası
da işte bu para!
5- Meclis onurlu bir şekilde
tezkereye 'hayır' dediği
için hayıflananlar, ah -
vah edip diz dövenlerin, yaydığı
bu hava ile ikinci tezkere gözlenir
oldu. Güçsüzlük, çaresizlik,
esaret, bağımlılık,
güvensizlik, kurtarıcı
bekleme, hami özleme, insanın
beyninde ve kalbindedir. Siz
buna hazırsanız, hami
de, sizi hükmü altına
alacak da bulunur. Gerisi
bahanedir. Yani ben ne olacam,
ailem - çocuklarım,
istikbalim ne olacak derdine düşüp,
her şeye 'evet' demeye rıza
gösterenler, ekonomik kriz çıkarsa
diye baht karartanlar, Kurtuluş
Savaşı'nda at nalı
- toplu iğne bile üretemeyen,
kişi başı geliri
50 doları bulmayan bir ülkenin
'ne olacam' demeden giriştiği
mücadeleyi, hatırlamayanlara
bir okurun gönderdiği
Mustafa Kemal'in şu sözleri
bir şeyler hatırlatır
mı acaba;
'Ne kadar zengin ve müreffeh
olursa olsun istiklalden mahrum
bir millet, medeni insanlık
karşısında uşak
olmak mevkiinden yüksek
muameleye layık sayılamaz!'
|
|
|
http://www.sinbad.nu/
|