Yusuf Küpeli, Irkçılığın ve faşizmim serüveni üzerine kısa notlar
(not: Yukarıdaki metin düzeltilip genişletilecektir.- Y. Küpeli)
Yusuf Küpeli, Soykırımlar, sömürgecilik, ırkçılık ve
Batı toplumları; Soykırım suçlamaları ve gerçek soykırımlardan
kısa notlar; gaz
odalarında öldürülenler, yahudiler, çingeneler, ABD, İsviçre;
Belçika, Ruanda katliamı ve Katolik Kilisesi; Latin Amerika, Afrika,
Kongo, Angola, kısa kısa diğer örnekler ve Batının üst sınıflarının
derin a- Ho Chi Minhin bundan 85 yıl önce, 1920 tarihli Sosyalit Parti Kongresinde söylemiş olduklarının günümüz koşullarına çevirisi ve Batı emperyalizminin köklerinde yatan ırkçılık b- Sosyal Darvinist Belçika sömürgeciliği; Habyaramina ve Ziya ül Hak süikastlerinin paralellikleri; Ruanda katliamı üzerine özetlenmiş gerçekler; Kongo, Patrice Lumumba ve Angola üzerine notlar c- Güncel emperyalist hesaplarla yeniden ısıtılan 90 yaşındaki tarajedi, I.- II. Dünya Savaşları içinde ve günümüzde emperyalist jeopolik hesaplar, olsun- olmasın soykırım çığlıkları ile kamufle edilen asıl niyetler ve Türkiye yönetimlerinin saman alevi gibi parlayıp tekrar sinme nedenleri, gösteri aydınları, ikiyüzlülükler d- Batı tekellerinin tatlı kârları ve egemenlikleri uğruna gerçekleştirilmiş olan bazı soykırımlar: Yahudi soykırımı ve İsrailin Filistin halkına yönelik soykırım politkasından kısa örnekler; Kongo (Zaire) ve Patrice Lumumba; Angola ve Kara Afrikanın yüzkarası Savimbi; Endonezya, Guatemala, Bosna- Hersek vs.
Yusuf Küpeli, Dedeler, babalar, oğullar, kızlar... ya da Guantanamo, Abu- Garib ve daha başka gizli merkezlerdeki uygulamaların tarihi- kültürel kökleri Bu yazı ile birlikte verceğim web sayfası adreslerindeki metinler ingilizcedir. Şüphesiz herkes ingilizceyi aynı ölçüde anlayamaz ama, sayfalardaki resimleri rahatca anlayabilir. Bu nedenle ingilizce bilsin- bilmesin yüreği kaldırabilenlere adresleri açıp bakmalarını salık veririm. İnsanlar bu resimlere bakarlarken hemen Abu- Garibden yansıyan fotoğrafları düşüneceklerdir. Ve ardından, Abu- Garibdeki veya Guantanamodaki veya bir başka bilinmeyen merkezdeki uygulamaların hiçte istisna ve hatta günümüze ait olaylar olmadığını, vahşetin tarihi- kültürel kökleri bulunduğunu hemen anlayacaklardır. yazının tamamına ve adreslere ulaşmak için adresler e git
Yusuf Küpeli, Nazi Almanyası ve Polonya, Büyük Biritanya, ABD, Sovyetler Birliği, Varşova ayaklanması ve yalanlar üzerine kısa notlar a. Avrupalılar, Polonyalılar ve Türkiyeliler üzerine kısa notlar b. Hitleri iktidara taşıyan Alman ve ABD tekelleri, pusuda bekleyen İngiltere ve Fransa, Sovyetler Birliği ve Nazi Almanyası, Polonyaya saldırı ve II. Dünya Savaşı c. Nazi işgali altındaki Polonya, toplama ve ölüm kampları, Alman tekelleri ile birleşmiş ABD tekelleri, Üç Maymunları oynayan ABD yönetimi d. Varşova Ayaklanması, Büyük Biritanya ve Sovyetler Birliği e. Kısa bir gerçek öykü; Polonya, Papa, Reagan, Roberto Calvi ve tarih halen yazılmaktadır f. Notlar g. Kaynaklar
Eylül 2004'de kaleme alınmış olan aşağıdaki göreceli uzun metin, Eylül 2019'da gözden geçirilmiş, bazı cümleler düzeltilmiş ve metne iki yeni paragraf dolusu bilgi eklenmipştir. İyi okumalar.- Yusuf Küpşeli.
Yusuf Küpeli,
OLAĞAN
ve OLAĞANÜSTÜ, KORKU
FİLMLERİNİ
SIRADAN KOMEDİLERE DÖNÜŞTÜREN GERÇEKLER, DOĞAYA
Önsöz yerine b- Stockhomde bir konferans ve önce portakal gazı b- 1. Bilimi insana karşı kullananlar üzerine genel kısa notlar b- 2. Vietnam, portakal gazı ve Dr Hoang Trong Quynhin verdiği bilgiler c- Tüketilmiş Uranyum (DU, Depleted Uranium) içeren mermilerle gelen ölüm c- 1. DU (Depleted Uranium) veya Tüketilmiş Uranyum nedir, nasıl kullanılır? DU üzerine genel bilgiler c- 2. DU ve 1991 Birinci Körfez Saldırısında olanlar üzerine kısa notlar c- 4. ABD ordusu Radyoloji Labaratuarı eski şefi Doug Rokkeın tanıklığı c- 5. Atom ve seks gücünü arttıran radyasyon c- 6. Basradan Dr Cevad al- Alinin 1991den 2003e uzanan süreç ve sonrasında DUnun Irakta yaratmış olduğu ölümcül etkiler üzerine anlattıkları ve DU cephanesinin Afganistandaki etkileri üzerine çok kısa notlar
DOLAR ve AMERİKAN FAŞİZMİ'nin GİZLİ YÜZÜ- İmzasız çok ilginç yazı + Yusuf Küpeli
|
Önsöz yerine: Ukraynayı geçmişten günümüze anlatan, özellikle Ukraynanın batısında, Katolik Ukraynada yoğunlaşmış olan faşist, Neo Nazi örgütlenmeleri tarihsel kökleri ile sergileyen bu çalışma, -metne yerleştirilecek fotoğraflar dışında- 12 punto ile 70 A-4 sayfasi tutmaktadır... Yusuf Küpeli (önsözün devamı ve metnin ara başlıkları için tıkla)
1) 1) Nüfusla ve coğrafya ile ilgili genel bilgiler
2) Halkların harman olduğu ülke Ukraynanın tarihine kısa bir gözatış: Kimmerler, İskitler, Sarmatlar, Slavlar, Türkler, Moğollar, Almanlar ve diğerleri...
3) Ukrayna tarihinde Kazak halkı, toplumsal etkileri ve ayaklanmaları hakkında kısa notlar
4) Kırım Savaşı, I. Dünya Savaşı, Ekim Devrimi ve Ukrayna üzerine notlar
5) Sovyetler Birliğine Nazi saldırısı; Hitlerinki ile NATO-ABD jeopolitiği arasında varolan paralellikler; Nazi güçleri ile birleşen ve Nazi soykırımlarına katılan Ukraynalı faşistler; Stepan Bandera, OUN ve UPA örgütlenmeleri hakkında hakkında notlar
6) Dünya barışını tehdit eden Ukrayna krizinin gelişme süreci; NATO- ABD- AB patronlarının desteğini alan Ukraynalı Neo Naziler, ve bunların iktidarı gaspedişleri üzerine notlar
7) Faşistlerin damga vurduğu Ukrayna hükümeti, Kırımın tekrar Rusyaya bağlanışı, ülkenin doğusunda başlayan isyan, kanlı olaylar ve büyüyen uluslararası gerilimde fosil enerji tekellerinin rolleri üzerine notlar Bazı kaynaklar: (önsözün devamı ve metnin ara başlıkları için tıkla)
|
Önce kısa bir açıklama Aşağıdaki I love you Nelson Mandela başlıklı metin, vaktiyle 15 günde bir türkçe ve kürtçe yayınlanan Kürdistan Press adlı gazetenin Haziran 1992 sayısında yayınlandı. Mandela ile karşılaşmam sırasında yaşanmış olan olayın biraz daha kısaltılmış öyküsü ise, röpörtaj biçiminde, aynı başlıkla, İsveç Barış Komitesinin (Svenska Fredskommittén) Barış & Dayanışma (Fred & Solidarite) adlı dergisinin 1992 yılındaki 5. sayısında isveççe olarak arka kapakta basıldı... Mandela ile olan toplantının ardından, toplantının yapılmış olduğu Sida salonunda, Mandela ile kişisel olarak konuşurken...
1992de yazılmış olan metin: SİZİ ÇOK SEVİYORUM, ÇÜNKÜ DÜŞLERİMİ SEVİYORUM ** Türkiye hükümetinin verdiği Atatürk Barış Ödülünü almamakla yaşamınızdaki en iyi işlerden birini yaptığınızı size söyleyebilirim. Türk ve Kürt halklarının aldatılmalarına izin vermediniz. Size çok teşekkür ederim. ** Ben burada diplomasinin diliyle konuşmuyorum. Halktan biri olarak, halkın diliyle konuşuyorum ve sizi bütün kalbimle seviyorum! Siz, tüm haksızlıklara karşı özgürlük savaşımının simgesisiniz. Sizi bu nedenle seviyorum. Yusuf Küpeli metnin tamamına ulaşmak için tıklayın
|
Çevirmenin ön notu: Yusuf Küpeli, ayak öpme gösterileri ile birlikte yürütülen yalan kampanyası hakkında (...) Bergoglionun görevi, Katolik inancına bağlı yoksul Latin Amerika halklarını ABD dış politikasının ve Wall Streetin hesaplarına uygun olarak yönlendirmektir. Bu nedenle, rolünü iyi oynayabilmek amacıyla O, tutucu Cizvit kimliğini geri plana iterek -hem erkeklerin ve hem de kadınların tarikatı olan ve yoksullara yakın duran- Franciskan (Franciscan) mezhebinin kurucusu St. (Aziz) Francisin (1181/ 82- 1226) adını almıştır. Rolünü daha iyi oynayabilmek, yoksul halkı aldatarak Washingtona daha iyi hizmetler sunabilmek için O, kameralar önünde ayak yıkama gösterileri yapmaktadır...
yazar: Prof Michel Chossudovsky Global Research, 14 Mart 2013 türkçesi: Yusuf Küpeli Vatikan, Papayı seçen Kardinaller Kurulunun özel toplantısında (conclave), Kardinal Jorge Mario Bergoglioyu Papa I. Francis adıyla seçti. Jorge Mario Bergoglio kimdir? Kondor Operasyonu Wall Street ve Ulusal Ekonomik Gündem Wall Street ve Katolik Kilisesi Hiyerarşisi Kirli Savaş: Kardinal Jorge Mario Bergoglioya yönelik Suçlamalar Diktatörler için kutsal ilişki Katolik Kilisesi: Şili karşıtı Arjantin Kondor Operasyonu ve Katolik Kilisesi Jorge Mario Bergoglio: Vatikanda Washingtonun Papası Washingtonun ve Wall Streetin Papası Vatikanda? Yazarın Notu çevirmenin bilgi notları: ayrıca bak: Latinamerika & Afrika
|
1) Demokrasi, işçiler, çalışanlar, ya da sözde vatandaşlar için değil AKP hükümetinin içişleri bakanı Beşir Atalayın demokratik açılım ile ilgili pırıltılı sözleri 17 Aralık 2009 tarihli günlük gazetelerin internet sayfalarına düşerken, aynı bakana bağlı polisler, Ankarada ve İstanbulda işçilere kahramanca saldırıyor, o soğukta, yasal haklarını barışçı yasal yöntemlerle arayan insanların üzerlerine yeşil pis kokulu kanalizasyon suyu fışkırtıyor, gözlerine biber gazı sıkıyorlardı...
2) Laiklik düşmanları ile, kadını aşağılayan ataerkil kültürle, ve yargı benim kafasıyla, demokrasi ve demokratik açılım değil, ancak birçeşit faşizm olur Onlarca örnek verilebilir ama, lafı fazla uzatıp dolandırmaya gerek yok... Tayyip Erdoğan, İstanbul belediye başkanı olduğu günlerde, kameralar karşısında konuşuyor... (...) Hem Müslüman, hem laik olunmaz. Bunlar birarada olamazlar. Biraraya getirilirlerse, adeta ters mıknatıslanma yaparlar (Ters mıknatıslanma ne demekse?, ulemaya sormak lazım herhalde(!)- Y.K.) Allah kesin hakimiyet sahibidir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, diyorlar. Yalan, inanmayın... (Aşağılayıcı alaylı bir üslupla devamediyor) Bunların anayasacılarına, gelin bu ifadenin, Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünün yanına bir parantez açalım, parantezin içine, beş yılda bir notunu düşelim dedim...
3) Türkiyede yaşanmış olanlara ve yaşananlara ışık tutması amacıyla faşizm üzerine kısa notlar (...) Faşizm herşeyden önce bir mali-sermaye (banka sermayesi, endüstri sermayesi, ve ticari sermaye bütünlüğü, bunların birleşik hali) diktatörlüğüdür ve ilk kez tarihte en açık biçimiyle...
4) Tekel işçilerine yönelik saldırı, mevcut sınırlı demokrasiye yönelik bir saldırıdır (...) Tekelin içki bölümünü yok pahasına satınalmış olan ortaklık, aradan iki yıl geçtikten sonra, elindeki işletmenin hisselerinin yüzde 92sini, Amerikan Teksas Pasifik şirketine toplam 900 milyon dolara satacaktı. Yani, Başbakan ile, AKPnin önde gelenleri ile gizli karanlık ilişkiler içinde olduğu anlaşılan MEY adlı ortaklık, parmağını oynatmadan, yatırmış olduğu paranı üç mislini kasasına dolduracaktı... MEYe 292 milyon dolara satılan bu devlet işletmesinin sadece depolarındaki içkilerin ederi 126 milyon dolardı. Sahibolduğu ham maddenin değeri 70 milyon dolardı. Ve Tekelin devlet bankalarında 200 milyon doları durmaktaydı... Yetim hakkını yiyenler kimlerdi? (metnin devamı için tıkla)
|
Yusuf Küpeli, Her türden sömürünün, baskının, iki-yüzlülüğün ve yalanın dünyasında uluslararası kadın günü üzerine kısa notlar
Yusuf Küpeli, İlerlemekte olan postmodern faşizmin hedef tahtasında öncelikle kadınlar durmaktadır (...) Kadınların hedef tahtasının 12 noktasına oturtulmuş olduğu günümüz dünyasında, gelen bu 8 Mart Uluslararası Kadınlar Günü, çok daha farklı bir önem, büyük bir anlam kazanmaktadır... Özetlenen mevcut faşist saldırıya katılanlar, ve yaşanmakta olanın öneminin bilincinde olmayanlar, aynen sevgililer gününü kutlar gibi derin bir duyarsızlık ve ikiyüzlülükle kadınlar gününü kutlamaktadırlar. Kadınlar günü kutlanırken, savaşların, emperyalist saldırıların, açlığın, yoksulluğun, fuhuşun, seks köleliğinin, hertürlü ataerkil erkek baskısının ve onur cinayetlerinin kurbanları olan kadınlar, derin acılar içinde bunalmaktadırlar. Cins olarak zaten asırlardır ayırıma uğrayan kadınlar, öncelikle laikliği hedef alan faşist saldırıların asıl kurbanları olma durumundadırlar... Kadınlar günü, kutlamalar için değil, politik gerçeklerin doğru biçimde sergilenebilmeleri ve haksızlıklara yönelik mücadelelerin iğme kazanması amacıyla üretilmiştir. Kökleri 1900lü yılların başına uzanan bu mücadeleyi, çalışan insanların, emekçi halkların, hertürlü baskı altındaki diğer insanların mücadelelerinden soyutlayarak ele alabilmek olanaksızdır... Sonuçta, kadınların özgürlük mücadeleleri, faşizme karşı savaşın ve emekçi yığınların ekonomik ve politik özgürlük savaşlarının kopmaz bir parçasıdır... ayrıca bak: Kol ve kafa emekçileri + İnsan Hakları bağlantılı eski metin:
- Masa üstünde testi/ Amcam yengemi kesti... - Tatlı erkekler sonunda tuzlu kadınların defterini dürdüler - Dünya emekçi kadınlar günü veya Uluslararası Kadınlar Günü üzerine kısa notlar - Faşist yönetimlerde ve günümüzde kadının durumu üzerine kısa notlar - Türkiye Cumhuriyetinde Kadınların durumu ve bunu nedenleriyle ilgili çok kısa not ayrıca bak: : İnsan Hakları + Kol ve kafa emekçileri |
Çalışanların yüzde 55'i kayıtdışı. Yani, vergisiz, sigortasız, hertürlü güvenlikten yoksun. İstanbul'un en yoğun nüfuslu semtlerinden birinde bulunan böyle kaçak bir işyerinde patlama oluyor, 23 sahipsiz genç köle işçi yaşama veda ediyor... (...) Şili'de faşizm nasıl ITT tekeli ve Washington dayanaklı olmuşsa, Türkiye ve benzeri ülkelerde varolan faşizm de, uluslarüstü tekeller ve Washington dayanaklı olabilir ancak. Bu gerçek unutulmayacak olursa, Tayyip Erdoğan'ın -ortalıklarda gözükmeyen- ne ölçüde bilgili ve akıllı danışmanları olabileceği, veya bu tip dolaylı danışmanları olabileceği akla gelebilir. Zaten iktidarın finans kaynaklarından ve akıl hocalarından Fethullah Gülen ve Gülen'in çekirdek kadrosu ABD'de yaşamaktadır. Yine iktidarın gerisindeki Körfez ve Suudi sermayesi de ABD'nin politik denetimi altındadır. Ve yine tüm ulusal hazinelerin, en verimli ve kazançlı Kamu İktisadi Kuruluşları'nın haraç-mezat uluslar üstü tekellere, dev mali-sermaye kuruluşlarına peşkeş çekildikleri gözönüne alınırsa, Türkiye'de varolan faşizmin hangi güçlere dayandığını anlamak ta kolaylaşır. (...) Sözkonusu dini dogmalarla yönetilen toplumlarda kadınların, ve dolayısıyla beyinleri sıkmabaşlar içinde iğdiş edilmiş aynı kadınların ellerinde büyütülen erkeklerin, ve sonuçta sözkonus toplumun tümünün trajedisi, çözümsüzlüğü, gözler önündedir. Türkiye toplumu da, uluslar üstü mali-sermaye ve Washington dayanaklı faşist bir rejime sıkmabaş aracılığıyla adım adım itilmektedir. Sıkmabaş tipi siyasi üniformaların yardımlarıyla birtakım dini dogmalar, hissetirilmeden, ve "inanç özgürlüğü" yalanlarının gerisine sığınılarak toplumda egemen kılınmaya çalışılmaktadır. Toplum, bir dini ataerkil baskı sisteminin içine sokulmaya, ve dini dogmaları dayanak yapan dış merkezli bir faşizme doğru sürüklenilmeye çalışılmaktadır. Gerçekler bu yönde iken, neden muhalefet önderleri, "teolog" rolünde sıkmabaşın dine uyup uymadığını kanıtlamaya çalışmaktadırlar? Laik toplumsal düzeni hiç te ilgilendirmeyen bu tip sonuçsuz tartışmalara girerek, hazırlanmakta olan yamama dini ideoloji destekli bir faşizme hizmet etmekte olduklarının farkında değillermidir? (...) Washinton dayanaklı siyasi iktidarın tek ayak üzerinde kırk yalan söyleyebilen cahil demagog önderleri, "laiklik aslında tüm inançlara özgürlük tanımaktır" biçiminde zehirli yalanlar söylemektedirler. Zaten yıllar içinde, çok partili sisteme geçildiğinden beri, dini politikaya alet ederek oy toplama, çağdışı dini önderleri kullanabilme kayguları ile süreç içinde daha fazla sakatlanmış laik sistemin özünün "tüm inançlara özgürlük tanımak" gibi bir yalanla alakası olamaz, ve yoktur. Bu yalanın tek amacı, laik sistemin kalanını da yokedebilmektir. Tek kelimeyle laik sistemin özü, dini dogmaları devlet idaresinden, başta medeni kanun olmak üzere hukuk sisteminden, yargı sisteminden, eğitim sisteminden, ve sosyal yaşamın her alanından uzaklaştırmaktır. Tüm bu alanları katı tartışılamaz kalıplar içine, cendereler içine sokacak dini dogmalar, toplumsal ilerlemenin önündeki en büyük egel oldukları gibi, toplumsal trajedilerin de asıl kaynağıdırlar. Bu tip dini doğmalar sadece kadınların baskı altına alınmalarına değil, mutlak iktidarlara dayanak oluşturarak tüm toplumun boyunduruk altına alınmasına da hizmet ederler. (...) Mali-sermaye güçleri desteklemedikçe ve istemedikçe bir ülkeye faşist rejim gelemez. Ayrıca, her diktatörlük faşizm değildir, ve mali-sermaye güçleri ile çelişen faşist bir rejim de olamaz. Faşizm, en güçlü mali sermaye çevrelerinin öncelikle işçi sınıfı, diğer tüm çalışanlar, ve sermayenin henüz tekelleşememiş kanatları üzerinde kurduğu değişik ağırlıklardaki diktatörlüğün adıdır. Ulusun hertürlü tarihi değerini ve inançlarını tam bir ikiyüzlülükle istismar eden faşizm, ulusal birliği sağlama iddiasına karşın, toplumdaki çelişkileri alabildiğine derinleştirir ve çürümeyi hızlandırır. Sadece en güçlü ekonomik merkezlerin yararlarını kollayan faşist bir diktatörlüğün toplumsal çelişkileri derinleştirmesinden ve ikiyüzlülüğü yayarak toplumsal çürümeyi hızlandırmasından daha anlaşılır bir gerçek olamaz... Günümüz dünyasında ise, uluslar üstü tekeller tarafından desteklenmeyen bir faşizm düşünülemez. Uluslar üstü tekeller ise açıkça Tayyip Erdoğan iktidarını desteklemektedirler ve "ılımlı islam" maskesi Türkiye toplumunu denetim altına alabilmek için en uygun faşist yalan olmaktadır... "Faşizmi getiriyorlardı" gürültüsü ile tutuklananlar, anlaşıldığı kadarıyla, aşırı milliyetçi ve hatta birtakım faşist düşüncelere sahip kişiler olmakla birlikte, ABD'nin ve uluslarüstü tekellerin Türkiye'de varolan yararlarını ürkütecek söylemler içine girmişlerdir. Ve zaten bu nedenle darbe yemişlerdir. Bunların yemiş oldukları darbe, Tayyip Erdoğan'a "demokrat" görünümü verebilmek için kullanılmaya çalışılmaktadır ama, bu da nafile çabadır... metnin devamı ve bağlantılı metinler için tıkla |
![]() vicdanınız dar, miğdeniz genişse sevinebilirsiniz: W. BUSH MÜSLÜMANLARIN RAMAZAN AYLARINI KUTLADI(!) +Bush: Ramazan bize merhamet aşılasın, WASHINGTON (İHA) ABD Ramazan'da saldırdı: 45 ölü (not: Irkçılar ve faşistler doğaları gereği ikiyüzlü ve yalancıdırlar) +ABD özgür ruhunu kaybetti (radikal) +tüketiciler birliği: "Rama ZAM " +SİNBAD, İNANAN OKUYUCULARINA SAĞLIKLI BİR RAMAZAN AYI DİLER VE ORUÇ ÜZERİNE ÇOK KISA BİLGİLER VERİR +SİNBAD"DAN GÖRECELİ ESKİ BİR METİN: Irak'ta süren emperyalist vahşetle ilgili üç çeviri ve üç yazı: +günlük basında "güllü" haberler: Gül'ün 2. resmi kabulüne 500 kişi katıldı, |
Yusuf Küpeli, Bazı yerli faşist yalanlar, Thomas More, Ütopya, Vatikan ve Hitler üzerine kısa notlar (...) Diğer yandan, İslamın hangi dalı olursa olsun, bunların hiçbirinin içinde ırk ayırımı, millet ayırımı olmadığı, İslamın Türklük, Araplık, İranlılık veya başka bir millet için olamayacağı, ırkçı ideolojilerle yanyana getirilemeyeceği gün gibi ortadadır... (...) Anti-emperyalist sosyalist düşüncelerin etkisindeki gençler, vaktiyle CIA ve yerli ortakları tarafından örgütlenip alanlara salınmış olan ırkçı faşist güruhlarla bütünleştirilmeye, birleştirilmeye çalışılmaktadır... Sovyetler Birliğinin yıkılmış olması ve değişen bazı ABD politikasları nedeniyle günümüzde sahte anti-emperyalist bir retorik (söylem) geliştirmiş olan sözkonusu eski faşist CIA oğlanlarından birisini, büyük bir bilgiçlikle Türkçülük taslayan böyle komik küçük bir sahtekarı, tesadüfen... (...) Yalancının, faşistin yerlisi veya Avrupalısı olmaz ama, Batının patronları benzer tezgahları çok daha büyük bir incelikle kurmakta, yalanı daha ustaca söylemektedirler... (...) Evet beklenemez ama, Papa XI. Pius (= XI. inanmış, veya XI. mutekid), 1935 yılında Thomas Morei Vatikanın azizler listesine almıştır. Papa tarafından inancın kutsal şehidi mertebesi ile taçlanan Morein küçük altın kitabı Ütopya, asıl bundan sonra ön plana çıkartılarak milyonlarca nüsha basılıp dağıtılmaya başlamıştır. Bu olaydan sonra Thomas More, Ütopya adlı yapıtıyla dünyamızda tanınmıştır. (...) Tek ayak üzerinde hertürlü yalanı utanmadan kıvırabilen faşist karakterlerin ne Türk milletinin tarihi kahramanlarıyla, ne halkın insancıl kültürüyle, ne yine halkın gerçek sorunlarıyla, ve ne de herhangi bilimsel bir gerçekle uzaktan yakından bağları yoktur ama, tüm bu gerçekleri usanmadan anlaşılır biçimde madde madde halka anlatabilecek aydınlara gereksinim vardır |
![]() |
Yusuf Küpeli, Halkın ekmeğine ve özgürlüklerine saldıran 12 Eylül darbesi; hazırlık tatbikatı 12 Mart darbesi ve dünyanın en ünlü ajanprovokatörlerinden biri üzerine kısa notlar - 12 Eylül 1980 darbesi üzerine notlar a. Ahtapot operasyonu ve devletin teröristi b. Darbeye döşenen yoldaki faşist terörden bazı kısa örnekler c. Askeri müdahaleyi gerekli kılan, NATO açısından gelişmenin darbesiz atlatılmasını engelleyen nedenler - 12 Eylülün basamağı ve hazırlık tatbikatı olarak 12 Mart 1971 askeri darbesi üzerine kısa notlar a. 12 Martı 12 Eylül darbesinden ayıran temel özellikler üzerine not b. Baturun altının oyulması üzerine çok kısa bazı notlar c. sivil kesimdeki ayrışma üzerine çok kısa notlar d. Erim hükümetinin tasviyesi üzerine çok kısa notlar e. İz silme cinayetlerinden bazı örnekler f. 12 Mart Darbesinin 12 Eylül Darbesine başılaca katkıları - Düşünmeye çalışan insanlara yardımcı olmak amacıyla Çarlık Rusyasının gizli polisi Okhrana ve gerçek bir ajanprovokatör olan Azev üzerine kısa notlar
|
Yusuf Küpeli, Ağca ile oyalanan Türkiye toplumu ve Ağca üzerine eski bir yazı (...) İpekci, Türkiye'de görev yapan ünlü CIA ajanı Paul Henze'ye görüşlerini açıklamasının hemen ardından, 1 şubat 1979 tarihinde öldürülmüştür. Görüşme istemi Paul Henze'den gelmiştir... (...) İpekci, 19- 26 aralık 1978'de Türkiye'nin doğusundaki Kahraman Maraş kentinde Kürt ve Alevi inancına sahip halka yönelik katliamın, Kontragerilla adlı CIA bağlantılı NATO kuruluşu tarafından örgütlendiği kanısındaydı. Sözkonusu provokasyona bir CIA ajanının karıştığı, İpekçi tarafından tesbit edilmişti... (...) ''Abdi, askerlerin arazide bazı sivillere Kontragerilla eğitimi verdiğini öğrenmiş. CIA şefi ile bunu konuşmuş. Ardından vuruldu. Halbuki Genelkurmay'ın haberi olmadan böyle talimler yaptırılmayacağını bilmesi lazımdı.'' (...) Diğer yandan, Ağca'nın yakalanması ile birlikte, bağlantı halkaları arasında olan Mehmet Şener ve Abdullah Çatlı yutdışına kaçacaklar ve Federal Almanya'da yakalanacaklardır. Türkiye'de halen iktidarda olan seçilmiş yönetim bu kişilerin iadesini resmen talep edecektir. Buna karşın, 12 Eylül darbesine giden kanlı yolun parke taşlarını döşeyenlerin önde gelenlerinden, siyasi cinayetlerin baş aktörlerinden Mehmet Şener ve Abdullah Çatlı Alman yönetimi tarafından korunacaklar, iade edilmeyeceklerdir... Sadece bu olay bile 12 Eylül Darbesi ile Papa'ya yönelik süikast girişiminin nasıl CIA bağlantılı aynı servislerin ürünleri olduğunu anlayabilmek için yeterlidir... Alman dış istihbarat örgütü BNDyi eski Gestapo ve SS savaş suçluları ile 1956 yılında kuran ve 1968 yılına dek yöneten Reinhard Gehlen, Nazi askeri istihbaratının Doğu Cephesi komutanlığını, Gurbette Doğu Ordusu adlı örgütlenmenin şefiliğini yapmış ünlü bir Nazi generalidir. Aynı kişi, CIA öncesi ABD servisi OSS'in savaş yıllarında İsviçre Bern'de istasyon şefi olan Allen Dulles ile daha 1943 yılında temasa geçmiştir ve 1947'de CIA'nın kuruluşunda da bu ikili başrolü oynamışlardır... Kısacası CIA ve Alman dış istihbarat örgütü BND birlikte çalışmaktadırlar ve olay bununla da sınırlı değildir. Almanyada 9 Eylül 1952 günü patlayan kontra- gerilla skandalını örtbas eden başsavcı Hurbert Schrobber, Almanyanın iç istihbarat örgütü olan Anayasayı Koruma Federal Dairesinin (Bundesamt für Verfassungsshutz, BfV) başına Ağustos 1955de oturtularak ödüllendirilecek ve bu görevini 18 yıl sürdürecektir... Kısacası, Mehmet Şener ve Abdullah Çatlı gibi kişileri ve benzerlerini koruyup Avrupa'da bunlara geniş hareket özgürlüğü tanıyan güçlerin CIA, Alman servisleri ve bunların Avrupa'nın diğer ülkelerindeki bağlantıları olduklarını anlayabilmak için keramet sahibi olmaya gerek yoktur. Ve yine şüphesiz "milliyetçilik" kalkanı gerisine sığınmaya çalışan sözkonusu tetikçilerin ve kademe kademe bunları kullananların milliyetçilikle, ulusallıkla ve hepsinde önce insanlara karşı sevgi ve sorumlulukla uzaktan yakından bağlarının olmadığını anlamakta okadar zor değildir. İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş, Ağcayı, soruşturmanın uzatılarak gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemeye çalışan İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Necdet Üruğ'a teslim etmek zorunda kalacağını anladığı zaman, bir basın toplantısı örgütleyecektir. Bu basın toplatısında Ağca, İpekci cinayetini kendisinin işlediğini özgür iradesi ile gazetecilerin karşısında anlatacaktır. Aynı ifadesini askeri mahkemedeki ilk duruşmalarında da tekrarlayacaktır. Buna karşın, İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Necdet Üruğun emrinde çalışan askeri savcı soruşturmayı derinleştirmeyecektir. Tam aksine Ağca, kalmakta olduğu İkinci Zırhlı Tugayın ortasındaki Askeri Cezaevinden kaçırılarak kurtarılacaktır. (...) Papa II. John Paule yönelik süikast girişiminin ardından paniğe kapılan MHP başkanı faşist Türkeş, Ağca ile bağlarının olmadığını, Ağcanın Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersinin adamı olduğunu ve bu kişi tarafından cezaevinden kaçırtılıp yurtdışına çıkartıldığını anlatmıştır. Aynızamanda daha önce Ağcayı polisin elinden kurtarmış ve soruşturmanın derinleşmesini engellemiş olan İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Necdet Üruğ ise, Nurettin Ersinin emrinde çalışan birisidir. Bu generallerin her ikisi de...
|