Aşağıdaki TT kaynaklı haber, sadece iş günleri yayınlanan ve Stockholmde bedava dağıtılan Metro adlı gazetenin 8 Ocak 2009 tarihli sayısından olduğu gibi çevrildi. TT, İsveçin en büyük haber ajansıdır, ve haber doğrudan kaynağından, Gazzeden verilmektedir. Ve yine aynı bilgilerin bulunduğu haber, İsveçin en büyük günlük gazetesi Dagens Nyheterin 8 Ocak 2009 tarihli sayısının 8nci sayfasında, TT-REUTERS-AFP kaynaklı olarak yayınlanmıştır.- Y. K.
Gazzede 220 çocuk öldürüldü
(bu sayı, 7 Ocak verileri
le 8 Ocak tarihli basındandır ve öldürülenlerin sayıları giderek
Gazze halkının yarısı 18 yaşın altındadır ve yüzlerce çocuk yaşamını yitirmektedir. + SAHTE GÖZ YAŞLARI İLE SİYONİST CELLATLARLA SUÇ ORTAKLIĞININ ÜSTÜ ÖRTÜLEMEZ ikili savunma anlaşmaları ve İsaril'e verilen ihalelerin parasal boyutu ortada iken, sahte gözyaşları ile siyonist cellatlarla suç ortaklığının üstü örtülemez ! +
Bu tepkiler, alanlar da İsrail yönetimine karşı söylenenler iyi-hoş, ve vicdan sahibi tüm insanların onayını alacak ifadeler ama, başka gerçekler de var... Başbakan'ın inandırıcı olduğunu, ikili oynamadığını, "tavşana kaç, tazıya tut" demediğini kanıtlaması gerekir. Bu da ancak, İsrail saldırısı başlamadan hemen önce Ankara'da İsrail başbakanı ile yapmış olduğu konuşmayı açıklaması, saldırıyı önceden bilip bilmediğini açığa çıkartması ile mümkündür. İnandırıcı olabilmesi, sözlerinin adamı olduğunu kanıtlaması, İsrail ile yapılan tank modernleştirmesi anlaşmasını, silah anlaşmalarını, Türkiye Cumhuriyeti vergi mükelleflerinin keselerinden İsrail'in kasalarına akacak milyarları durdurması ile mümkündir. Sözlerinin adamı olduğunu kanıtlaması, İsrail savaş uçakları pilotlarının Anadolu içlerinde eğitimlerinin durdurulması, ve İsrail ile yapılmış olan askeri anlaşmaların iptali, tüm gizli anlaşmaların deşifre edilmeleri ile mümkündür. Zaten İsrail dışişleri bakanı da, "Herkes tarafını açıkça seçsin!", diyerek tüm Batı'yı ve Türkiye gibi ülkeleri, meydan okuyan küstahça bir üslupla taraf tutmaya zorlamıyormu? Artık güzel sözlere, gözyaşlarına kanma günleri çok gerilerde kalmıştır. Ahmaklığın da bir sınırı vardır ve insanları aptal yerine koyanlar bunun bedelini ağır öderler. Aynı sözler, generaller ve konu üzerine -Erdoğan'ınkine benzer- konuşmalar yapan eski genelkurmak başkanı için de geçerlidir... Yusuf Küpeli, 6 Ocak 2009 +
Mayıs ayını gösteren bir takvim yaprağında keşfettiğim bu
İsrail saldırısının yaratmış olduğu kayıplarının
boyutlarının Nazi Almanyasının verdirmiş olduğu kayıpların
boyutlarına ulaşmamış olması, bunun bir soykırım olmadığını
göstermez. Gazzenin yoksul Filistin halkını -aynen Nazi
Almanyasının vaktiyle Yahudilere
Sözkonusu sistematik soykırımın en korkuncu ise, bilindiği gibi, İsraili maddi-manevi yardımları ile yaşatan ABDnin, diğer Batının ve tüm dünyanın gözleri önünde, 2008 yılı sonunda ve 2009 yılı başında yaşandı. Yaşanmış olan ve henüz bitmeyen bu soykırım, zenginlerin dünyasında sessizlikle karşılandı. Çünkü, Gazzenin yoksul filistin halkı, -mevcut politik tercihlerinin ötesinde- dünyanın ezilen yoksul halklarının, altta kalmış sosyal sınıfların, emekçi halkların bir parçası iken, bu halkı baskı altında tutanlar, ezip yoketmeye çalışanlar, dünyanın zengin sömürücü elitini, üst sınıflarını, emperyalist güçlerini temsil etmektedirler. (...) İsrailin 22 gün boyunca havadan, karadan ve denizden uyguladığı olağanüstü şiddet sonucu, Gazze halkının 100 bin tanesi yerinden, yurdundan olmuştur. Aynı halktan, 416 tanesi çocuk ve 106 tanesi kadın olmak üzere 1.314 kişi yaşamını yitirmiştir. Yine aynı halktan 1855 tanesi çocuk ve 795 tanesi kadın olmak üzere 5.320 kişi yaralanmıştır...
Türkiye'den İsrail'e nota + Genelkurmay'dan İsrail'e sert tepki
|
Gazzeye yönelik hava saldırısı, ve ardından kara saldırısı, çocuklara büyük zarar vermektedir. İsrail saldırısı sırasında öldürülen 689 Filistinlinin 220 tanesi, yani yaklaşık üçte biri çocuktur. (Bu çevirinin Sinbata yüklendiği 9 Ocak günü öldürülen filistinlilerin sayısı 700ü çoktan aşmıştır ve tabii öldürülen çocukların sayıları da artmaktadır. Kızılhaçın açıklamasına göre, annelerinin ölüsünün yanında dört gündür bekleyen dört küçük çocuk, görevlerinden engellenmekte olan Kızılhaç görevlileri tarafından sonunda bulunmuştur. Basın haberlerine göre İsrail ordusu, Kızılhaç yardım konvoylarını dahi vurmakta, Gazzeye insani yardım girmesini engellemektedir.- Y. Küpeli)
Gazze halkının yarısı 18 yaşın altındadır ve yüzlerce çocuk yaşamını yitirmektedir.
Çocuklar, anne-babaları ve tüm akrabaları ile birlikte alabildiğine küçük alanlara hapsolmuş durumdadırlar. İsveç Çocuk Esirgeme Kurumunun Ortadoğu bölgesi şefi Sanna Johnsonun ifadesi ile, ailelerinden uzak çocuklar tam bir dehşet içinde büyük bir duygusuzluk içinde beklemktedirler.
Birçok uzman, savaşın psikolojik etkileri üzerine uyarılar yapmaktadırlar. Çocuklar ağır ruhsal sarsıntı (trauma) yaşayacaklar ve belki kendilerini asla toparlayamayacaklardır.
Yine Sanna Johnsonun anlatımıyla, yaralanan, sakatlanan çocuklar hastahanelere nakledilmelidirler ama, bu kezde, hastahaneye taşındıkları zaman, onlar için ne yatak, ne ilaç bulunmaktadır.
Gazze nüfusunun yaklaşık yüzde 56sı çocuktur. Bunların yüzde 44ü 14 yaşın altındadır.
Bizi aşırı rahatsız eden, ürküten bir olay da, havaların sonderece soğuk olmasıdır. Sanna Johnsonun ifadesiyle, havalar çok soğuk olduğu zaman, özellikle yeni doğmuş olan çocuklar, -yetersiz beslenmenin de etkisi ile- donarak ölme tehdidi altındadırlar. TT Türkçesi: Yusuf Küpeli
Fakat gerçekte yokedilen, Filistin devleti, buna duyulan umut. (...) Gerçek şudur ki, İsrail barış istemiyor...
(...) Alman sionist derneğinin daha 1933 yılında Nazi Partisine yazdığı mektupla birlikte sionistlerle nazistlerin işbirliği başladı. Alman sionist derneğinin mektubunda şunlar yazılıydı: (...) temel kural, prensip olarak soy/ ırk inancını yerleştirmiş, kurmuş olan bizler de, yahudi gurubunun saflığını koruyabilmek amacıyla, sizler gibi karışık evliliklere, yahudi olanlarla olmayanlar arasındaki evliliklere karşıyız...
|
SAHTE GÖZ YAŞLARI İLE SİYONİST CELLATLARLA SUÇ ORTAKLIĞININ ÜSTÜ ÖRTÜLEMEZ
ikili savunma anlaşmaları ve İsaril'e verilen ihalelerin parasal boyutu ortada iken, sahte gözyaşları ile siyonist cellatlarla suç ortaklığının üstü örtülemez !
İsrail savaş makinesinin 27 Aralık'ta Filistin halkına karşı başlattığı vahşi saldırıdan 5 gün önce, yolsuzluk çukurunda debelenen İsrail başbakanı Ehud Olmert Ankara'daydı. Siyonist başbakanı ağırlayan Tayyip Erdoğan, görüşmenin ardından İsrail savaş uçaklarının Gazze Şeridi'ni bombalamasına "sert" tepki gösterdi. Filistinli çocukların bedenleri Konya ovasında eğitilen siyonist pilotların attığı bombalarla parçalanırken, kendisine saygısızlık yapıldığını öne süren AKP şefi, belli ki suçüstü yakalanmanın telaşı içindeydi.
Zira siyonist ordu Gazze'ye ölüm saçarken, Türk ordusuna hava ve uzay görüntülü istihbarat sağlayacak sistemin ihalesinin iki İsrail şirketine verildiği açıklandı. 141 milyon dolarlık ihaleyi paylaşan özel şirket Elbit System ile devlet şirketi İsrail Havacılık Sanayi (IAI) temsilcileri, açıklama yaparak Türkiye'ye pazarladıkları mallarının reklamını yaptılar. İhale sonucunun açıklandığı tarih, son pazarlığın 22 Aralık'ta Ankara'da gerçekleşen siyonist şef-Tayyip Erdoğan'ın görüşmesinde tamamlandığına işaret etmektedir.
Suçüstü yakalanan Tayyip Erdoğan, açıklamalarla yetinmeyip Suriye, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan turuna çıkarak, "Filistin halkı için çaba harcıyor" görüntüsü vermeye çalıştı. Ortadoğu turundan bir sonuç çıkmadı elbet, zaten çıkması da beklenmiyordu. Ancak hızla içi boş diplomatik girişimler başlatan Amerikancı Tayyip, Arap kamuoyunda epey takdir toplamış görünüyor. Arap kamuoyunda oluşan bu yanılsama, Tayyip'in becerisinden çok, gerici Arap rejimlerinin utanç verici bir suskunluk içinde bulunmalarından kaynaklanıyor. Hatırlanacağı üzere Tayyip Erdoğan AKP şefi ve Başbakan sıfatıyla daha önce de İsrail'i "sert" ifadelerle eleştirmişti. Ancak sarf ettiği sözleri yutan Tayyip, her zaman Filistin halkının siyonist cellatlarıyla yakın dost olduğunu kanıtlamayı başardı. Hem dinci gericiliğin başı hem "Müslüman" Filistin halkının cellatlarının dostu olabilen Tayyip, eski şefi Necmettin Erbakan'ın açtığı yoldan ilerliyor.
Türk burjuvazisi ve onun devletinin siyonist savaş aygıtıyla ilişkileri eskiye dayanıyor. Bilindiği gibi İsrail'i ilk tanıyan devletlerden biri Türkiye olmuştu. Bir dönem gizli yürütülen, sonrasında açıktan sürdürülen ilişkiler, 90'lı yıllarda büyük bir ivme kazandı. Esas olarak iki devletin militarist aygıtları arasında kurulan Türkiye-İsrail ilişkileri bu dönemde ekonomik, ticari, diplomatik, siyasi alanları kapsayacak şekilde genişlemiştir. Ancak savaş aygıtları arasındaki işbirliği halen belirleyicidir.
İki Amerikancı rejim arasındaki ilişkilerin gelişiminde ciddi bir sıçramaya denk düşen 23 Şubat 1996 tarihli "Askeri İşbirliği Anlaşması" imzalandığında, Tayyip Erdoğan'ın yerinde Necmettin Erbakan oturuyordu. O zamanlar Erbakan'ın eteklerinde dolaşan bir mürit olan Tayyip Erdoğan, Washington-Tel Aviv-Yahudi lobisi üçlüsünün de açık desteği ile başbakanlık koltuğuna oturabildi. Bu süreç, Tayyip'in neden ırkçı-siyonist rejime hizmet etmek için uğraştığını da gösteriyor.
Elbette siyonist İsrail'le ilişkiler, baştaki hükümetlerin icraatlarından ibaret değil. ABD-İsrail-Türkiye üçlü "şer ekseni"nin kurulması ilişkilerin boyutunu gözler önüne sermektedir. Bununla birlikte siyonist rejimle kurulan çok yönlü ilişkileri eleştiren bir hükümet ya da düzen partisi de olmamıştır.
İki devlet arasındaki ilişkilerde savaş sanayinin önemi, son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) neredeyse tüm silah ihalelerini İsrail şirketlerine vermesinden de anlaşılmaktadır. Belirtelim ki, İsrail şirketlerine verilen ihaleler işbaşındaki hükümetler tarafından tereddütsüz bir şekilde imzalanmıştır. Üstelik bu ihalelerin bazıları için ortalamanın üstünde fiyatlar da ödenmiştir. Hatta İsrail'in savaş araçları üreten devlet şirketi IAI iflasın eşiğine gelmişken, TSK'nin verdiği 700 milyon dolarlık tank modernizasyonu ihalesiyle kurtarıldığı da sermaye medyasında dile getirilmişti.
Son yıllarda İsrail silah şirketlerine verilen ihalelerin toplamına bakıldığında, Filistin halkının cellatlarına akıtılan paranın 2.5 milyar doları aştığı görülmektedir.
"Hayalet" denilen F-4 savaş uçaklarından 54 tanesi 700 milyon dolara yenilendi. İkinci partide 48 adet F-4 uçağının yenilenmesi için İsrail önce 550 milyon istemiş, ancak ardından fiyatı 360 milyon dolara indirmişti. M-60 tanklarının modernizasyonu için siyonistlere 687.5 milyon dolar ödendi. Yerden havaya atılan "Popoye-1" füzesinden alınan 110 adet için ödenen toplam rakam ise 500 milyon doları buldu. Ayrıca araçlardan atılabilen "Harpy" füzelerinden 100 adet alınırken, "Ok" füzelerinin ortak yapımı konusunda da anlaşmaya varılmıştı.
Washington'dan icazet alındıktan sonra başlatılan sınır ötesi saldırıda TSK, önce "Heron(balıkçıl)" insansız keşif uçakları kiralamış, ardından 183 milyon dolar karşılığında 10 adet uçak siparişi vermiş. 141 milyon dolarlık silah alışverişi ise, Tayyip'in suçüstü yakalanmasını sağlayan son ihale oldu.
Görüldüğü üzere Türk sermaye devletinin siyonistlerle suç ortaklığı, bir başbakanın sarf edeceği birkaç sözle örtülebilecek cinsten değildir. Nitekim hem Ecevit hem Tayyip daha önce İsrail'i "soykırım yapmak" ve "devlet terörü uygulamak"la suçlamışlardı. Ancak her iki hükümetin siyonistlerle suç ortaklığı aynen devam etmiştir. Son parti meclisi toplantısında İsrail ile imzalanan ikili anlaşmaların altına imza koyan Tayyip'e, "bu anlaşmalar derhal iptal edilmelidir" diyen muhalefet parti sözcülerine verdiği "siz iktidarda iken ne yaptınız" yanıtı bu suç ortaklığının sürekliliğinin bir itirafdır. Nitekim siyonist şefler de, bu mangalda kül bırakmayan atıp tutmalardan rahatsız olsalar bile, bu fevri çıkışların iki Amerikancı rejim arasındaki işbirliğini zedeleyecek etkinden yoksun olduğunu çok iyi biliyorlar. Aslında son günlerde "çok demokrat" AKP'nin ard arda gelen Kürt, Alevi açılımı,Nazım Hikmet, Ahmet Kaya, Yılmaz Güney gibi sanatçıların iade i itibarları gibi, İsrail'e karşı esip gürlemesi de seçim öncesi Timsahın Gözyaşların öteye bir anlam ifade etmiyor.
Irkçı-siyonist rejimin Filistin halkı şahsında işlediği ağır suçlar,
barbarlığı temsil eden kapitalist/emperyalist düzenin suçlarıdır aynı
zamanda. ABD ile batılı emperyalistler İsrail devletini finanse edip
korumaya alırken, Ankara'daki işbirlikçiler ise, siyonist cellatlarla
suç ortaklığı yapıyorlar. Bu olgu, anti-emperyalist/anti-siyonist
mücadelede, İsrail'in Ankara'daki suç ortaklarını da hedef alacak
perspektifle dikkate alınması mukadderdir. 9 Ocak 2009
|
Türkiye'den İsrail'e nota + Genelkurmay'dan İsrail'e sert tepki
Rüyamda görsem, bu satırları yazacağıma inanmazdım... Neden Ortadoğuda bu kesintisiz şiddet? Yusuf Küpeli, İsrail, ırkçı, militarist, faşist bir devlettir bir yazı & bir çeviri: Kendi varlığını tüketen dünya ve yeni ölüm makineleri üzerine düşünceler Bitte Hammargren, Gizemli silah- Gazzede savaş yaraları
Peter Cohen, Sionistler naziler gibi davranmaktadırlar
Yusuf Küpeli, Karanlık hesapların tutsağı olarak kullanırken kullanılanlar
Yusuf Küpeli, Tetikçi İsrailin sınır tanımayan terörü ve nedenleri üzerine
İsrail devleti çocukların yaşamlarını söndürüyor
Asıl İsrail yönetimi Hitler'in izinde yürümektedir...
Yusuf Küpelinin notu: İsrailin su savaşları
Yusuf Küpeli, Filistine bak, kendi geleceğini görmeye çalış Olle Svenning, İçsavaşı Batı ısmarladı
İsrail'in ırkçı yasası terörün en büyüğü
İsrailde İsrail vatandaşları bile ayrımcılığa uğruyorlar, aşağılanıyorlar
Shamir: Amerika'yı İsrail yönlendiriyor
Nasrin Hoseini, İsrail yanlısı lobi ABD dışpolitikası için tehdit oluşturuyor
Demokrasi ve terör
bahane
|