Tolkienin Yüzük üçlüsü, Kıralın Dönüşü, bolkeseden verilen Oscar ödülleri ve W. Bushun Haçlı Seferi
Yusuf Küpeli
Batının ırkçı yazarı John Ronald Reuel Tolkienin (1892- 1973) yüzük üçlüsünde ve özellikle bunların sonuncusu olan Kıralın Dönüşü adlı bölümde ejderha, kötülüğün, saldırganlığın, vahşetin, yıkıcılığın, yokediciliğin sembolü şeytani bir varlık olarak yansıtılmaktadır... Tolkienin bu yalanlarına veya aslında Katolisizmin masal figürü ejderhayı böyle şeytanini bir güç olarak değerlendirmesine karşın, Doğunun sevimli masal yaratığı ejderha, başta Çin olmak üzere tüm doğu ve güneydoğu mitolojilerinde pozitif bir varlıktır. İyiliğin, yaratıcılığın sembolüdür. Doğulu ejderhaların garip görünüşlerinin ve hatta bazı zamanlarda ürkütücü tasvirlerinin gerisinde, dikkatli bir gözün hemen yakalayabileceği insancıl bir sevimlilik ve yaratıcılık vardır.
Aynı adlı kitaptan sinemaya aktarılmış Kıralın Dönüşü adlı aşırı masraflı filmde, tüm Doğu insanları ile birlikte onların sembolleri de karalamaktadır. Örneğin, başta Çin halkı olmak üzere bellibaşlı Doğu halklarının en yapıcı değer taşıyan sembollerinden biri, ejderha, Tolkienin anlatımında kötülüğün, saldırganlığın, vahşetin, yıkıcılığın, yokediciliğin sembolü şeytani bir varlık olarak yansıtılmaktadır... Karalama, ejderhalarla, Doğunun sembolleriyle sınırlı kalmamakta, asıl olarak tüm Doğu halklarını içine almaktadır.
Kendisini Alman (Germen) kabuleden -Güney Afrika doğumlu- ingiliz yazarı Tolkienin hastalıklı ırkçı şuuraltı korkularında yeniden şekillenen Doğulu ejderhalar, Batının saldırgan vahşi korkutucu ve yıkıcı kartal sembollerine benzetilerek sunulmaktadırlar. Kafa görünüşleriyle ve kanatlarıyla Batının saldırgan sembolü kartallarını çağrıştıran Tolkien ejderhalarının bu şekilde sunulmaları nedensiz değildir. Çünkü, Hıristiyanlıkta, öncelikle ve özellikle Roma Katolik Kilisesinin dünya görüşünde ejderha, kana susamış adi, rezil bir şeytan olarak tasvir edilmektedir. Katolisizm tarafından üretilen illizyonlarda ejderha, kahraman Batılı şovalyelerin yokettikleri tehlikeli bir şeytandan, kötülük kaynağı bir varlıktan başka birşey değildir. Başlangıcından itibaren Doğunun zenginliklerine doğru yayılmacılığa odaklanan ve Haçlı Seferlerinin baş kışkırtıcısı olan, faşizmin egemen olduğu yıllarda Hitler'in emrine giren, günümüzde uluslarüstü tekellerin organı gibi çalışan Vatikan'ın Doğunun pozitif ejderha sembollerini şeytana dönüştürmesinde şaşacak bir yan yoktur. Ve şüphesiz olay sadece Doğu'nun masal yaratıkları ile, sembolleriyle de sınırlı değildir. Oxford Katolisizminin temsilcilerinden Tolkiende Doğulu insanlar da aynı ölçüde çirkin ve kana susamış şeytani yaratıklar olarak yansıtılmaktadırlar...
İngiliz sömürgesi Güney Afrikada bankacılık yapan babasını dört yaşında yitirdikten sonra annesiyle birlikte İngiltereye, Birminghama dönen Tolkien, Protestan İngilterede Katolik kültürünün etkileriyle büyümüştür. Tolkien sekiz yaşında iken, 1900 yılında annesi Katolik inancına geçmiştir... Tolkien, Oxfordda Eski Klasik İngilizce ve Gothic üzerine eğitim görmüştür (Gothic, Doğu Almanlarının, Doğu Gotlarının, İskandinavyanın güneyinde ve Doğu Avrupada yaşıyan eski Almanların dilleri olmaktadır.). Bunun yanında Tolkien, ingilizcenin en eski ve sağlam kaynağı olan Welsh dili üzerine ve ayrıca yapısı tamamen farklı bir Ural dili olan Fin- Macar dillerinden fince üzerine eğitilmiş, bu alanların uzmanı olmuştur. Kendisini Alman sayan ve Gothice ilgisi bu sanısından soyutlanamayacak olan Tolkien, anılan eski dillerle birlikte Kuzey Mitolojileri konusunda da uzmanlaşmıştır... Beynini dolduran tüm sözkonusu efsanelere, gerçeğin bozulup çarpıtılarak idealize edilmiş bu biçimlerine bir de Oxford dini eklenince, ırkçı özlü şizofrenik Tolkien hallusinasyonları rahatca doğabilmiştir. Oxford Hıristiyanlığı denen veya İngiz sömürgeci düşünce sistemine uyarlanmış bu yeni Katolisizm 1800lü yılların ilk yarısında Oxford üniversitesinde şekillenmiştir. Süreç içinde gelişmiştir ve daha birçok aydın gibi Tolkieni de etkisi altına almıştır...
Kökü Katolik olan Hitler ve en yakın çevresinden kişiler, Kuzey mitolojilerini kullanarak, kökleri paganizme (çokyaratıcılı dinlere) uzanan sihir, büyü (occult) gibi şeylerden yararlanarak, bunları Katolisizm ideolojisi ve Protestan ırkçılığıyla karıştırarak, gamalı haç gibi Hinduizm ve Budizmden ödünç alınma bazı sembolleri kendilerine malederek yeni bir ırk dini yaratmaya çalışmışlardı...
Hitler gibi I. Dünya Savaşında askerlik yapan, Onun çağdaşı olan Tolkienin üretmeye çalıştığı yeni efsaneler, Hitler dininin daha üstü örtülü İngiliz versiyonundan başkası olmamıştır... Nazi ideolojisinin geliştiği Birinci Dünya Savaşı sonrasının ve ardından Soğuk Savaşın en şiddetli dönemlerinin ürünleri olan Tolkien illizyonlarının Batıda yüzmilyonlarca satması, Batı toplumlarının ırkçı önyargılarıyla, yerleşik ırkçı şuuraltı korkularıyla ve şüphesiz egemen gücün propoganda aygıtının etkileriyle bağlıdır.
Kuzey mitolojileri ile harmanlanmış Oxford Katolisizminin alabildiğine ırkçı bir yorumundan başka birşey olmayan Tolkien dünyasının karakterleri, Hıristiyan ideolojisinin düalizmine, kesin uzlaşmaz karşıtlıklar olarak yansıyan siyah ve beyaz renklerine tamamen uygundur. (İsayı tamamen saf, temiz, sadece iyiliklerin kaynağı olarak gösteren ve Onun karşısında şeytani güçleri koyan Hıristiyan düalizminin kökleri daha eski Hint- Avrupai dinlere, Veda dininine ve bu kaynaktan üreyen Zoroastrianizme dek uzanmaktadır. Aynı düalizm daha başka eski dinlerde ve mitolojilerde de vardır.) Tolkien dünyasında varolan bu siyah ve beyaz ayırımı, Birinci Dünya Savaşı sonrası yükselen faşizmin dünya görüşüne de tamamen uygundur. Nazizm'in dünyasında da aynen Tolkieninki gibi iyiler, üstünler ve kötüler, aşağılık olanlar vardır. Nazizmde, biryanda üstün ari ırktan Germen kökenli toplumlar, diğer yanda ise köleleştirilmeleri ve hatta yokedilmeleri gereken aşağılık yaratıklar bulunmaktadır...
Dünyayı iyiler ve kötüler olarak kesin çizgilerle ayıran Tolkien düalizmi, Soğuk Savaş yıllarının faşizmden esinlenme Batılı düşüncesine, Batının kendi halklarını doktrine etme yöntemlerine de tamamen uygundur. Ve zaten Tolkien asıl olarak bu dönemde ünlendirilmiştir... Bir yanda sadece iyiliklerin, saf bir temizliğin sembolü olan İsa, diğer yanda kötülüklerin, karanlıkların sembolü şeytani karanlık güçler... Bir yanda ari ırktan üstün, yönetici Germenler ve Germen kökenliler, diğer yanda köleleştirilecek, ya da toptan yokedilecek aşağılık halklar... Batı'nın Soğuk Savaş ideologları için ise, biryanda iyiliğin, adaletin, özgürlüğün simgesi Batı toplumları, diğer yanda ise kötülüklerin, haksızlıkların, esaretin sembolü Kızıllar, veya günümüzde olduğu gibi İslami terör, veya çirkin açgözlü Yahudi figürünün yerine çirkin saldırgan Arab figürü...
Tolkienin bu ikiye bölünmüş olan ve sembolleriyle birlikte birbirlerine karşı savaşan gerçekdışı siyah ve beyaz dünyasında, aydınlığın safında, iyiliği, güzeliği, yapıcılığı, adaleti, erdemi, cesareti simgeleyenler Batının Kuzeyli veya Germen kökenli, mavi gözlü, sarı saçlı kahramanları ve onların kartallardan oluşan sembolleri durmaktadır... Diğer yanda, karanlığın safında ise, hertürlü kötülüğün, yıkıcılığın, saldırganlığın, talanın, hilebazlığın, ahmaklığın, korkaklığın temsilcileri olarak gösterilen kara kafalı, kara gözlü, çıkık elmacık kemikli, yüzleri iyice deforme edilmiş şeytani Asyalı halklar vardır. Diğer Asyalı halklarla birlikte yine karanlığın safında Arap giysili Ortadoğu toplumları, Filler üzerindeki Güney Asya halkları ve bunların kartallara benzetilerek gerçekliklerinden kopartılmış yıkıcı ejderha sembolleri bulunmaktadır. Tüm bu iyilik ve kötülük sembolleri Batı üst sınıflarının ırkçı, sömürgeci, talancı düşleriyle tamamen uyumludurlar.
Aynı hastalıklı düşlerin ürünü olarak, Kuzeyin mavi gözlü, sarı saçlı baştansona iyi ve saf kahramanları, sonunda, Doğunun kara kafalı, çıkık elmacık kemikli, çirkin şeytani yüzlü saldırgan, acımasız ve hilebaz savaşçılarını altetmekte, dünyayı tehlikelerden kurtarmaktadırlar. Şüphesiz burada -kötü gösterilen Asya halkları altedilerek veya yokedilerek- kurtarılan, Doğunun kaynaklarını sömürerek zenginleşen Emperyalist Batının dünyasından başkası değildir. Batının mavi gözlü ve sarışın kahramanları tarafından kurtarılan, sadece ve sadece emperyalist yararlardır...
Ünlendirilen Tolkien aracılığıyla Batının birbirini izleyen nesillerinin bilinç altlarına kazınan bu ırkçılık aslında diğer birçok ünlü batılı yazarda da görülebilir. Örneğin, eserlerinde İngiliz emperyalizminin ruhunu, dünyaya bakışını yansıtan Hindistan doğumlu ünlü İngiliz yazarı Rudyard Kipling (1865- 1936), Batı batıdır, Doğu ise doğu; bu ikisi savaş alanı dışında asla karşılaşmazlar!, demiştir. Tolkienin verdiği mesaj da bundan başka birşey değildir ve Kıralın Dönüşü filmindeki o -kurgu- savaş alanında yokedilen Doğunun dünyasıdır...
Şüphesiz Batının aynızamanda insancıl bir kültürü, insancıl yazarları da vardır ama, günümüzde giderek öne çıkartılanlar Tolkien ve benzerleridirler... Örneğin, gidin ve rastladığınız Batılı gençlere Stefan Zweigin (1881- 1942) kim olduğunu sorun. Geçtiğimiz yüzyılın en büyük ve insancıl aydınlarından biri olan bu Avusturyalının kimliği hakkında herhalde kolay kolay doğru bir yanıt alamazsınız ama, Tolkieni eksiksiz herkes tanır. Ve örnekler uzar gider...
Çalınan, talan edilen sadece doğunun petrolleri, gazı, madenleri ve diğer zenginlikleri değildir. Çalınan aynızamanda Doğunun zengin kültürü, efsaneleri ve mitolojisidir... Çünkü, Tolkiende iktidarı simgeleyen yüzük bile Doğudan, Doğunun inançlarından, mitolojilerinden alınmadır. Çemberin bir biçimi olan yüzük, doğu mitolojilerinde sonsuzluğu, bütünselliği, makrokozmosu, evreni, iktidarı, gücü simgeler. Asuri sanatından ve inançlarından esinlenilerek yapılmış kartal kanatları üzerinde yükselen ünlü Ahura Mazda reliyefinde Ahura Mazda, sol elinde bir çemberle gözükür. Akıllı Yaratıcı anlamına Ahura Mazdanın elinde gözüken çember, tüm evreni, makrokozmosu, sonsuzluğu, iktidarı simgelemektedir (reliyef= taş veya duvar kabartması)... Çin ve Hint mitolojilerinde de çember aynı şeyi simgeler ve örnekler uzar.
Katolisizmde ve Batının saldırgan ırkçılığı ile kirletilmiş hastalıklı Tolkien düşlerinde korkunç şeytani yaratıklara dönüşen Doğulu ejderhalar, Çin düşüncesinde suların, nehirlerin, dağların bekçileri, efendileri, hamileri, koruyucuları rolündedirler. Aslında Doğulu ejderhalar, en büyük yaratıcı gücün pozitif yapıcı roller üstlenmiş melekleridirler. Daha alt düzeyde yaratıcı güçlerdir ve insanların dostlarıdırlar. Hıristiyan inancındaki koruyucu azizlerin Çin düşüncesinde karşılığıdırlar bir anlama. İslam inancındaki iyilik melekleri veya İran dini Zorostrianizmde Ahura Mazdanın (Akıllı Yaratıcı) emrinde çalışan ve sadece iyilik yapan melekler gibidirler...
Doğu insanlarını düşman olarak gören ırkçı Tolkien, Çin düşüncesinde tamamen olumlu, yapıcı rolleri olan ejderhaları bilinçli olarak aşağılanmakta, karalanmaya çalışılmaktadır. Bu ırkçı yalanların bir parçası olarak Doğunun sevimli ve yaratıcı masal yaratığı ejderha, acımasız ve ürkütücü bir savaş aygıtı gibi tüm dünyaya tanıtılmaya çalışılmaktadır... Ayrıca, Tolkienin Yüzük üçlüsünün kuzeyli, sarışın ve mavi gözlü kahramanlarının savaştığı iğrenç, çirkin görünümlü acımasız ve saldırgan düşmanlar içinde Türklerde bulunmaktadır. Daha Tolkien hakkında hiçbirşey okumadan dahi Yüzük üçlüsünün ilk filmini seyrederken, çirkin ve saldırgan tiplerle, Türk halkı dahil Doğu insanlarının kastedildiğini hemen hissettim. Sinemalara gelir gelmez merakla gidip seyrettiğim Kıralın Dönüşü filmdeki ırkçı gerçeği ve kötü gösterilenlerin Doğu insanları olduğunu ancak sonderece duyarsız ve ahmak yaratıklar hissetmeyebilirler. Ve Türk basınında, hatta sol basında bu film hakkında çıkan anlaşılması zor övgüleri ise şaşkınlıkla okudum.
Tolkienin yüzük üçlüsünün son halkası olan Kralın Dönüşü adlı ürkütücü ve anlayanlar için miğde kaldırıcı fantazilerle dolu filmin Oscar ödüllerinin tümünü birden alması, W. Bush takımının saldırgan politikalarından, bu takımı iktidara taşıyan enerji tekellerinin ve askeri- endüstri komplekslerin Haçlı Seferinden bağımsız düşünülemez. Tüm dünyayı iyi ve kötü olarak ikiye bölen, heryanıyla iyi gösterilen Batıya tüm yanlarıyla kötü gösterilen Doğu karşısında zafer kazandırtan, aşağılanan Doğuya karşı Batının geç insanlarını kışkırtan Tolkienin ve Kıralın Dönüşünün ırkıçılıktan, militarizmden başka verdiği bir mesaj yoktur. Pahalı olmasına karşın hiçbir etik değer taşımayan böyle bir filmin aldığı onbir Oscar ödülü aslında öndegelen Batı kurumlarının nasıl en güçlü ve saldırgan mali- sermaye çevreleriyle, uluslarüstü tekellerle uyumlu çalıştıklarının somut göstergelerinden biridir. Böyle bir korporatizm, mali- sermaye dayanaklı faşizmin tipik karakteridir...
Diğer yandan, faşist sistemlerde bile sistemin nimetlerinden yararlanan, varlıklı olmanın verdiği özgürlüğün tadını çıkartan ve politik işleyişi hiç umursamayan bir elit vardır. Günümüzün giderek kendisini daha çok hissettiren uluslararası post modern (modern ötesi) faşizminde bu elit, dünya nüfusunun beşte birini bile oluşturmayan Batı toplumlarının üst ve orta sınıflarıdır, işçi aristokrasisidir... Orta Asyalısı, Çinlisi, Hintlisi, İranlısı, Rusu, Arabı, Türkü ile Doğuyu ve Güneyi yerlebir eden Tolkien kahramanları, Batının ırkçı saldırgan ahmaklıklarını besledikleri kadar, Batı toplumlarının zaten köreltilmiş olan vicdanlarını da biraz serinletmektedirler. Onlara, saldırmakta, talan etmekte ve yoketmekte haklı oldukları düşünü aşılayarak içlerini rahatlatmaktadırlar.
Tolkien dünyasında giysileriyle birlikte Arap oldukları, Ortadoğu halklarından oldukları çağrışımı uyandıran savaşçılar, filleriyle Güney Asyalı oldukları işaret edilenler, iyice bozulmuş ve korkutucu şeytanlara dönüştürülmüş yüz hatlarıyla Orta Asyadan oldukları çağrışımı yapılanlar, hain olarak gösterilen Ortodoks Hıristiyan kültüründen topluluklar, saldırgan güçler olarak gösterilmektedirler. Şüphesiz gerçek bunun tam tersidir; saldıran, yıkan, yokeden Batı emperyalizmidir. Haçlı Seferlerinden beri olan budur ve D. Eisenhowerden (Başkanlığı, 1953- 61) sonra ikinci kez açıkça Haçlı Seferi ilanetmiş kişi W. Bushdan başkası değildir.
Yüzük üçlüsünün ve bunun içinde özellikle Kıralın Dönüşünün yansıttığı yalan, Doğu'nun çirkin insanlarının Batıya'da saldırdıkları ve Batının Kuzeyli sarışın ve mavi gözlü kahramanları tarafından yokedildikleridir. Bizzat silahlandırmış olduğu Irak gibi bazı Ortadoğu devletlerini ve yine Yeşil Kuşak politikası çerçevesinde kendisinin örgütleyip silahlandırdığı köktendinci gurupları saldırgan ve Batı için tehlike ilaneden W. Bush ekibinin Terörizme karşı savaş yalanı ile Tolkienin yalanları birbirlerine tencere ile kapağı gibi cuk oturmaktadırlar. Kıralın Dönüşünde yansıtılmaya çalışıldığı gibi, W. Bushun yalanlarında da saldırgan olarak Doğu insanları, Müslüman halklar gösterilmektedir. Kuzey Amerikalı Germen kökenli sarışın kahramanlar ve yine İngiltere adasının Germen kökenli (Anglo- Sakson) sarışın kahramanları (veya aslında Amerikan ve İngiliz toplumunun en yoksul beyazları ve siyahları, para için yaşamlarını tehlikeye atmak zorunda kalanları), çirkin müslüman saldırganlara gereken dersi vermekte, Irak ve Afganistanı yerlebir ederek dünyayı onlara zindan etmektedirler. Sonuçta, uluslarüstü tekellerin kârlarına kâr katmak için bu çirkin ve saldırgan Müslüman halkların enerji kaynaklarına elkoymaktadırlar...
Tolkienin Oxford Katolisizmi ile harmanlanmış Kuzey mitolojilerinin ürünü hastalıklı düşlerinde, Doğudan olan herşey düşman, kötü, korkutucu, tehlikeli ve yokedilmeleri gereken hastalıklı varlıklar olarak yansıtılmaktadırlar. Ve şüphesiz W. Bush ekibi tarafından Doğunun enerji kaynaklarına ve enerji yollarına ve diğer zenginliklerine elkoymak amacıyla başlatılmış son Haçlı Seferi için bundan daha uygun bir beyin yıkama, Batının halklarını ve özellikle genç insanlarının doktrine etme, onların bilinç altlarını zehirleme aracı zor bulunur.
Tolkien ile ilgili açık gerçeğe karşın malesef, bazı aydınlar, eleştirmen sıfatlı kişiler, hatta sosyalist ve komünist sıfatlarını taşıyanlar, Kıralın Dönüşü filmine değişik Türk basın organlarında övgüler düzmüşlerdir. Temelsiz bilgiçlik taslama geleneklerine uygun olarak ucuz eleştiri yazıları kaleme almışlar, Kıralın Dönüşü için inanılamaz övgüler sıralamışlardır. Renkli parlak tüylü papağanlarda, bir kaynaktan kulaklarına ulaşan sesleri, düşünemeden ve gerçek bilgilerin ışığında analiz edemeden aynen tekrarlama yeteneğine sahiptirler...
Tolkien ile ilgili olarak Türk basınında çıkan yazılardan sonuncusuna 7 Temmuz 2005 tarihli Milliyet gazetesinde rastladım... En ırkçı benzetme başlığıyla verilen iki imzalı ve Londra kaynaklı bu habere göre, İngiliz Daily Mail gazetesinde Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde en çirkin ve vahşi ırk olarak tanıtılan Orkların Türkler oldukları, bunların konuştukları Kara Lisanın türkçe olduğu ve Mordorun ise Türkiye olduğu yazılmakta imiş. Yazıyı kaleme alan James Black ve Charles Legge, eski ingilizce bilgileriyle Tolkiende geçen millet, kişi, yer ve nesne adlarını günün diline çevirmekte imişler... Çok kişi tarafından anlaşılmaz bir masal diliyle konuşan Tolkienden yapılan bu çeviriler uydurma veya kuru iftira değillerdir şüphesiz. İki ingiliz gazetecinin çevirileri, eski ingilizce uzmanı Tolkienin söylediklerinin tamı tamına aynısıdırlar ve gerçeği hala farkedemeyen aydınlara ve özellikle AB kapılarında yalananlara Allahtan akıl ve fikir niyazetmekten başka diyecek birşey yoktur...
Yusuf Küpeli, 4 Ağustos 2005 |